Biz insanoğlu olarak hayatı çok fazla kontrol etme eylimi içerisindeyiz. Çünkü belirsiz bir yarın içerisinde güzellikler taşıdığı kadar sorunlarda barındırmaktadır. Biz istemediğimiz sonuçlarla karşılaşmamak adına daha gerçekleşmeyen bir şey üzerine bütün olasılıkları hesaplama ihtiyacı hissetmemiz eğer farkına varmazsak bizleri kaygının hapsettiği bir yaşama sürükleyebilir.
Çünkü hayat sürekli karar almayı gerektirir. Mantık, duygular, düşünceler, hisler hepsinin bir kombinasyonu olarak bir karar verir ve uygularız. Ya da uygulamak için planlama yapmaya başlarız. O andan itibaren doğuşumuzdan beri bizimle var olan ve hayatta kalmayı sağlamak için tehlike veya tehdit algıladığında vücudu savunmaya hazırlayan korku ve ve kaygı tepkilerini tetikleyen amigdala devreye girer. İşte o dakikadan sonra yapmak istediğimiz şey için tek engel o şeyle ilgili olan bariyerlerler değildir. Aynı zamanda kendimizde artık riski minimizde edebilmek için aşılması zor bir savunma mekanizması geliştiririz. Bu süreç kimi zaman sandığımızdan daha zorlu bir süreç olabilir.
Yaptıktan ya da yapmaya karar verdikten sonra hemen olası tüm senaryolar en kötü versiyonlarına kadar hesap edilerek zihinimizin içinde dolanmaya başlar. O andan itibaren kaygı yavaş yavaş tüm vücudumuzu etkisi altına almaya başlar.
- Ya istemediğim bir sonuçla karşılaşırsam ?
- Böyle olursa ne olur ?
- Ya başarısız olursam ?
Gibi gibi bu liste uzar gider.
Aslında doğuştan hayatta kalmamız için bize verilen bu savunma mekanizması yavaş yavaş elimizi kolumuzu bağlayan bir yapıya bürünmemize sebeb olacaktır. Neden mi ?
Amigdala, hayatta kalmayı sağlamak için tehlike veya tehdit algıladığında vücudu savunmaya hazırlayan korku ve kaygı tepkilerini tetikleyecektir.
Bu aslında oldukça iyi bir şeydir. Kaç ya da öl. İnsanoğlunun bunca yıldır hayatta kalmasını sağlayan şey aslında budur. Fakat burada şöyle bir ufak ama önemli detay vardır.
Amigdala, gerçek tehdit ile hayali veya abartılı tehditleri ayırt edemez; bu yüzden belirsizlik, stres veya olumsuz düşünceler karşısında da kaygı üreterek aşırı korunma sağlar.
Peki bu aşırı koruma aslında sadece bir düşünceden ibaret, gerçekliği olmayan bir şey ise ? Fark etmez. Amigdala bunu ayırt edemeyeceği için hayatımız tehlikede gibi aynı senaryoyu devreye sokar.
Peki kaygı oluşunca ne olur ?
Kaygı oluştuğunda beyinde stres hormonu olan kortizol ve adrenalin salgılanır, bu da kalp hızını artırır, kasları gerer ve odaklanmayı zorlaştırır. Bu fizyolojik tepkiler, kişinin düşünme, karar verme ve günlük işlevlerini sürdürmesini zorlaştırır.
Hayali düşünce ile tetiklenen bir kaygı insanı nasıl işlemez hale getirir ?
Hayali veya düşünceyle tetiklenen kaygı, beynin tehlike algısını sürekli aktif tutarak kortizol ve adrenalin hormonlarını artırır, bu da zihinsel odaklanmayı bozar, aşırı düşünmeye (overthinking) ve fiziksel yorgunluğa yol açar. Böylece kişi, basit görevleri bile yerine getirmekte zorlanır.
Çünkü kaygılı bir beyin sorun yerine felakete odaklanır.
Tam bu aşamada eğer farkındalığımızı geliştirebilmişsek bu durumu fark edebiliriz. Çünkü bu durumda aslında yapmamız gereken normal hayatımıza devam etmek olmalıdır. Fakat kaygı bunu yapmamızı engeller. Eğer farkındalığımız gelişmiş ise aslında gerçek olmayan tehlikenin bir zihinde oluşan düşünceden ibaret olduğunu anlamak süreci tersine çevirmenin ilk adımı olabilir.
Sonuç olarak şu şekilde toplarlamak iyi olacaktır.
Kaygılı zihin sürekli felakete odaklanacaktır. Bu durum bizim elimizi kolumuzu bağlayacak ve sorunu çözmek için atmamız gereken adımları engelleyecektir. Fakat felakete odaklanmak yerine soruna odaklanabilirsek, sorunu teşkil eden şeyi ortadan kaldırabiliriz. ya da çözümler üretebiliriz. Bunun için durumun farkında olmak ve geçiciliğini iyi anlamak lazım.
Çünkü hayatta başımıza gelen kötü şeyler sandığımız kadar kötü değil, başımıza gelen iyi şeyler ise sandığımız kadar iyi değildir.
Bu durumu sürekli abartırız. Neden abarttığımız belki bir başka yazının konusu olacak ama yapmamız gereken sorunu bulup çözebileceksek adımları listelemek ve aksiyon almak olacaktır.
Eğer zaten bizim çözemeyeceğimiz bir şey ise o zaman kaygı etmeye gerek var mı bunuda düşünmek lazım.