Hayatta çoğu zaman net olmakta zorlanırız. Çünkü aslında net olmak, başlı başına büyük bir iştir.
Netlik, yapacaklarımızı ve söyleyeceklerimizi sadeleştirmeyi gerektirir. Ancak bizi asıl zorlayan, bu sadeleşme sürecidir.
Sadeleşme, konunun özüne inmeyi zorunlu kılar. Hissettiklerimizi ve düşündüklerimizi en sade haliyle anlamamız ve buna göre karar vermemiz gerekir. Ancak çoğu zaman bu noktaya ulaşamayız. Çünkü en temelde, yüzleşmemiz gereken bir gerçek ya da kabul edemediğimiz bir şey vardır.
Bu yüzden, bizi en az rahatsız eden katmana kadar iner ve o aşamada karşılaştığımız durumu ifade etmeye çalışırız.
Karşımızdaki kişi bizi bir şekilde anlar ya da anlamaz. O süreç geçip gider. Ancak burada asıl mesele, bizim kendimizle yüzleşmeye ve en sade halimize ulaşmaya ne kadar istekli olduğumuzdur.
Çoğu zaman bunu yapamayız. Çünkü duygularımız, derinlere indikçe yoğunlaşır. Öyle ki bazen bu duygular, gerçeği görmemizi engelleyebilir.
Bir insan kendini kötü, eksik ya da değersiz hissettiren duygularla yüzleşmek ister mi?
Ya da bencilliğin sesine kulak asmadan, doğru olanı samimiyetle kendine açıklayabilir mi?
Bu, elbette zor bir süreçtir. İşte bu yüzden net olamayız.
Net olmayan insanlar, aslında olayın özüne inip, en sade haliyle anlamak ve yüzleşmek için gereken cesareti kendilerinde bulamamışlardır.
Peki, bu cesareti bulmak gerekli mi?
Bu sorunun cevabını ararken, kendinizle dürüst bir yolculuğa çıkmaya hazırsanız, kendi cevabınızı bulabilirsiniz.
Netlik, cesaretin en sade halidir; çünkü asıl yüzleşme, kendimizle olandır.